Written by 11:10 Allgemein

Bir Portre: Lilay Huser

Aslen Türkiyeli olan Wuppertalli aktrisle kariyeri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

“Diğer kültürleri zenginleştirmek”: Wuppertalli aktris Lilay Huser

Büyükbabam, annem ile babamın evlenmesine karşıymış fakat babam, annemi kaçırmış. Büyükbabamın annemi affetmesi ise yıllar almış. Ben, İzmir yakınlarındaki Bahçearası köyünde dünyaya geldim; evlenmeden önceki adım Lilay Şahin. Okumamız ve iyi bir meslek sahibi olmamız babam için önemliydi. İlk okul yıllarımı, babamın bankacılık yaptığı Antalya’da geçirdim. Babam görev icabı çeşitli şehirlerde bulundu; en son İstanbul’da ikamet ettik. İlden ile taşınmaktan yorulan babam, İstanbul’da vergi müşaviri olarak kendine bir işyeri açtı ve örgü bebek giysileri üreten bir şirket kurdu.
Ben İstanbul’da üniversite eğitimi almak istiyordum ama 10 milyon adaydan yalnızca 1 milyonu üniversitede okumaya hak kazanıyordu ve üniversite giriş sınavı çok zordu. Bu süreçte ilk eşim Vedat’la tanıştım, o da üniversite okumak istiyordu. Almanya’da arkadaşlarımız vardı ve ablam Krefeld’de yaşıyordu. 1978’de ablamın yanına taşındım, Vedat da altı ay sonra yanıma geldi. Ablam çok sert mizaçlı biriydi ve Vedat’la bir yıl sonra evlendik. Kızım Pınar 1983’te doğdu, dolayısıyla benim üniversite okumam biraz uzun zaman sonra oldu. Tekstil mühendisliği okudum ama üniversitede ve eğitimim boyunca eşimle birlikte tiyatro oynadık.
Öğrenci statüsünde olanların, mezun olduktan sonra sadece 1 sene çalışma
izinleri vardı, sonrasında ülkelerine geri dönmek zorundaydılar; ancak bir Alman’ın
yapamayacağı bir işe başvurup kabul edilirlerse oturma ve çalışma izni alabilirlerdi.
Bu istisnai kural oyuncular için de geçerliydi. İlk başlarda, Köln’deki Arkadaş Tiyatrosu’nda Türkçe oyunlar oynadık. Almanca dersler aldım ve üniversite eğitimi için bir sene hazırlandım ama Almanca öğrenmek çok zordu. 1987’de Wuppertal’e taşındık, iki yıl sonra üniversite eğitimimi tamamladım ve 1991’de Wupper Tiyatrosu’nu kurduk.

Bu sene altmış yaşına basacağım ve Almanya’da kırkıncı yılımı dolduracağım. İkinci kez evlendim ve kızım da bir aktris; Berlin ve İstanbul’da yaşıyor. Türkiye’den ziyade burada yaşamayı tercih ediyorum. İnsan ne kadar çok entegre olursa kendisini öz kültürüne yabancılaştırıyor. Dağları sevmiyorum, onun dışında kendimi iyi hissediyorum. 1988’den beri filmlerde ve televizyonda yer aldım fakat “Almanya- Wilkommen in Deutschland” filmiyle daha çok tanındım ve daha fazla teklif aldım. Bu film biraz kendi hikâyemi andırıyor. Ama şimdiki eşimin emeği olmasaydı bu kadarını başaramazdım.
On üç yıl önce Wupper Tiyatrosu’na katılan Marcia Golgowsky’le komedi ikilisi olan ‘Die Trockenblumen’’i 2009’da yarattık. Oyunlar, Wupper Tiyatrosu tarafından sergileniyor. Marcia’nın oynadığı karakter Hilde, müzikal tiyatro serisi olan “Talort- der Krimi aus dem Bergischen”den geliyor, benim oynadığım Ayşe karakterini de buna uygun bir şekilde ortaya çıkardık. Hangi kültürün daha iyi olduğunu bilemiyorum; her iki kültürün de iyi ve kötü yanları var. İnsan, diğer kültürleri daha iyi anladıkça kültürlerdeki zenginliği daha fazla görür. Bunu komediyle insanların gözüne sokmadan yapabiliyorsunuz.

Lilay Huser Hakkında
Lilay Huser, “Almanya” filmiyle, “Turkish for Beginners” serisiyle ve “Die Trockenblumen”’deki (“Fensterkissen zum Hof, Remscheid & Solingen 2018) Ayşe rolüyle tanınıyor. Hayali ise Wuppertalli bir komiseri canlandırmak ve şehirde kültürü ve sanatı daha fazla geliştirmek.


İlk yayımlanma:
Magazin engels 2018
Yazar & Fotoğraf: Stephanie Spichala

Übersetzung:
Mit freundlicher ehrenamtlicher Übersetzung von Funda Akkaya.

Mit großem Dank an Lilay Huser für die Kontrolle des türkischen Textes und Korrekturen!!

Dieser Artikel ist in folgenden Sprachen vorhanden:
(Visited 94 times, 1 visits today)
Close
wupperleben

BEDAVA
İNCELE